Türk Çadırı (Otağı)
ŞEHRİ ANLARKEN: EV-3 TÜRK ÇADIRI (OTAĞI)
Son iki yazımda evin genel tarihi süreci üzerinde durmuştum. Peki bizim kültürümüzde evin gelişimi nasıl olmuştur? Bu konuyu anlayabilmek için de biraz eskiye gitmekte fayda var. Çünkü Orta Asya’dan Anadolu’ya taşıdığımız kültürde Türk Evi’ni anlayabilmek Türk Çadır’ını (otağını) anlamaktan geçmektedir.
Türkler Anadolu’yu yurt edinene kadar yarı yerleşik (semi-sedenter) bir topluluk idi. Bu özellikleri nedeniyle coğrafi etkiler, barınma mekanlarında kullanım kolaylığını zorunlu hale getiriyordu. Konik olarak tasarlanan çadırlar kayın ağacından yapılmış çıtalara ağaç kabuğu ve keçelerin kaplanmasıyla ortaya çıkmaktadır. Türkistan coğrafyasında en sık rastlanan çadır tipi ise yurt tipi (dairesel) çadırdır. Selçuklu mezar anıtlarından olan kümbet ve türbeler yapı şekli olarak bu çadır tipinin günümüze kadar gelmiş örnekleridir.
Çadırlar, konar göçer bir topluluk olmanın gereği olarak kolay kurulup sökülebilen bir yapıya sahipti. Coğrafi ve mevsimsel değişimlere uygun olarak yapılan çadırlarda kullanılan malzemeler ve teknikler bu özellik göz önünde bulundurularak seçilirdi. Çadır bir barınağın ötesinde bir kültürün de ifadesidir. Türk kültüründeki günlük yaşam, gelenek, görenek, ekonomi, inanç, sanat vb çadırda vücut bulmaktaydı.
Peki bu çadırlarda iç mekan kullanımı nasıldı? Kısaca bundan da bahsedeyim. “Kaalga” denilen çadır kapısı rüzgarın esiş yönüne göre değişmekle beraber çoğunlukla doğuya bakardı. Çadırda ısınma ve yemek pişirme ihtiyacını karşılayan ocağa “korluk” denirdi. Ocağın tam üst noktasında ise “şanrak” ya da “şanırak” da denilen bir havalandırma yer alırdı. Bu havalandırma elemanı Türkler için develerde taşınmaya değer görülen bir kutsallıktaydı. Çadırın başköşesi olan “tör” girişte sol tarafta ve ocağın arkasında yer alırdı. Beyler, misafirler ve saygın kimseler burada ağırlanırdı. Genelde yeme, oturma ve uyuma yerde olurdu. Çadırın girişe göre sol tarafında atların koşum takımları, ocağın arka tarafında yataklar için yüklük yer alırdı. Girişin şağ tarafı ise bir perde ile saklanan yiyecekler ve mutfak araç gereçleri için ayrılmıştı. Çadırın zemini ise halı ve kilimlerle kaplanırdı.
Türk çadırı düzeni itibariyle dar bir yapıya geniş ve esnek kullanım alanı sağlamaktaydı. Bu düzen Roux’a göre hiyerarşik yapının ve dini inancın etkisiyle oluşmuştur. Çadırların bu esnek kullanım düzenleri Orta Asya’dan göçüp Anadolu’ya gelerek, bu coğrafyayı yurt edinen Selçuklu ve Osmanlı toplumlarında inşa edilen yapılarda da kendini göstermiştir.
Türk Evi’ni incelemeye başlayacağım bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…