Tarih tekerrürden ibaret midir?
Tarih tekerrürden ibaret midir?
Elbet ibarettir.
Tarihler değişir, dönemler değişir, çağlar açılıp çağlar kapatılır nihayetinde ders alınmayan her tarih tekerrürden ibaret kalır. Yüzyıllar geçse de inanılan dava, uğruna yürünen yol aynıdır. Silüetler değişir, mekan değişir; değişmeyen tek şey batılı zilyet edinmiş düşmandır. Karalamayı kendine şiar edinmiş, son çıkmaza girdiğinde karalamanın da yeterli olmadığı durumlarda tehdit ve baskıyı gayri ahlakı boyuta taşıyan düşmandır.
Devlet otoritesinin sahada diğer sistemlerde üstün olması batılı tedirgin eder ve muazzam bir düşmanlığa dönüştürür. Teoride mükemmel gibi görünen muhalif güçlerin pratik hayatta güçsüz ve yetersiz olması nizamın kökten çökmesine sebep olur. Allah’ın nizamını hakim kılmaya ahdetmiş bir inancın karşısında, İslam’ın nizamını yıkmaya ahdetmiş bir düşünce zuhur eder.
Bu düşünce artık devlet-muhalif mücadelesi değil, hak ile batılın mücadelesidir. Bu mücadelede biz, tehdit ve zorbalığa yönelmeden daha makul yöntemlerle ilerleriz. Bu mücadelede bizim en büyük silahımız inancımız, köklerimize bağlılığımız, sadece vatan toprağı için değil tüm dünya Müslümanları için mücadele ettiğimizi bilmemizdir. Bizim en büyük silahımız, İ’lay-ı Kelimetullah için Nizam-ı Alem inancımızdır. Irkları, milletleri ezmeden, zayıflatmadan, bir diğerinin tahakkümüne sokmadan; kendi milli şuurları içinde tutarak batıldan arındırıp selamete çıkarmaktır. Bizim en büyük silahımız, geçmişten günümüze inanmışların izinde yürümektir.
O inanmışlar ki;
İmanın ve inanmışlığın ulvi hazzını tattıktan sonra kızgın demirlerle vücudunun dağlanmasına rağmen davasından vazgeçmeyen Hazret-i Sümeyye’dir.
Bir millet Allah yolunda cihadı terk ederse, zillete düçar olur, diyen Hazret-i Sıddıki’dir.
Biz Kudüs gibi bir yar’in hasretiyle yanan Aşıklarız, diyen Selahaddin Eyyübi’dir.
Vatanın bir karış toprağını düşmana vermeyen Elbistanlı Şevki Bey’dir, 57. Alay’dır.
Fransız İşgali karşısında Antep’in kurtuluş mücadelesini başlatan, “Düşman cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez.” Diyen Şahin Bey’dir.
Türk kadınının namusunu korumak için Maraş’ta düşmana ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam’dır.
Sakarya ve Gediz Muharebelerinde cepheye silah taşıyan Nezahat Onbaşı’dır.
Büyük devletler arasındaki rekabeti sürekli körükleyen, bazen tavizkar fakat yeri geldiğinde de tehditkar bir politika anlayışı izleyen Cennet mekân Abdülhamid Han’dır.
Bizim yolumuz bir davaya vakfeden inanmışların yoludur.
Bu iman davası kadar azametli bir dava yeryüzüne bir daha gelmeyecek ve bu dava uğruna ölenlerin şerefine denk bir şeref daha dünyada vücud bulmayacak, diyenlerin yoludur yolumuz.
Bizler, bu ruhla yola revan olanlarız.
Bizler, bu vatanın mirasçısıyız.
Bizler; Arakan’daki, Suriye’deki, Filistin’deki, Türkmenistan’daki iman etmişlerin emanetçisiyiz.
Bizler, davasının aşığı ve delisiyiz.
Bizler, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayanlarız.
Bizler, amellerini neticeye göre şekillendirmeyenleriz.
Bizler, toplumun ancak dava ile düzeleceğine inananlarız.
Ve şimdi ibret alınmayan tarih tekerrür etti, dönemler değişti, çağlar açılıp kapandı lakin yüreğimizdeki iman ve vatan aşkı baki kaldı.
İhsan şuuruyla imana tabi olanlar, gazasından vazgeçmeyenler ve inanmışlar var ya Allah onlardan razıdır. İşte büyük kurtuluş budur.
Tarihin tekerrür etmemesi için ders alanlardan, ihsan şuuruyla imana tabi olanlardan olmak duası ile.