Şehri Anlarken: Mahalle

Şehri Anlarken: Mahalle

Şehri anlamak ve tanımak için evlerden başlayan bir yola çıkmıştık. Demiştik ki şehri anlamanın ve tanımanın yolu onu oluşturan en küçük hücre olan evlerden geçmektedir. Ve bu doğrultuda evin ortaya çıkış sürecini ve gelişimini, “bizim evlerimiz”in Türk çadırından Türk Evine dönüşümünü elimden geldiğince anlatmaya çalıştım.

Bu yazıdan itibaren de “mahalle”yi konu edinmeye başlayacağım. Günümüzde sınırları yetkili makamlarca belirlenen bina toplulukları olan mahalle acaba geçmişte de böyle miydi? Neye mahalle, kimlere mahalleli denirdi? Günümüzde birbirini tanımayan insanlar topluluğu olan mahalle sakinleri yıllar yıllar önce de böyle miydi? Hiçbir fonksiyonu kalmayan mahallerin fonksiyonları görevleri nelerdi?  Bu ve karşımıza çıkacak daha nice sorulara cevap aramaya başlayalım.

Önce isterseniz şehirlerimizin temel taşı olan mahallelerimiz için yapılan tanımlamalara bakalım. TDK’ya göre günümüz mahallesini, “bir şehrin, bir kasabanın, büyükçe bir köyün, yönetim bakımından bölündüğü, yapı bölgeciklerinden ve insan topluluklarından oluşan en küçük parçalardan her biridir.” Bu tanım en az günümüz binaları ve şehirleri kadar soğuktur. Tanımın başlıca öğelerine bakacak olursak “yönetim”, “yapı bölgecikleri(!)” ve “insan topluluğu” kavramları karşımıza çıkıyor. En basit şekliyle tanımda ilişki ve iletişime maalesef tanımlarımızda bile yer vermiyoruz artık.

Bu bağlamda Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir kitabındaki mahallelerimiz ile ilgili şu tespitleri kayda değerdir: “Bugün mahalle kalmadı. Yalnız şehrin şurasına burasına dağılmış eski, fakir mahalleliler var.…. Bugünün mahallesi, artık eskiden olduğu gibi her uzvu birbirine bağlı yaşayan topluluk değildir; sadece belediye teşkilatının bir cüz’ü olarak mevcuttur. Zaten mahallenin yerini, alt kattaki üsttekinden habersiz, ölümüne, dirimine kayıtsız, küçük bir Babil gibi, her penceresinden ayrı bir radyo merkezinin nağmesi taşan apartman aldı.”

Peki tarihte mahallerimiz nasıldı? Özer Ergenç mahalleyi “birbirini tanıyan ve bir ölçüde birbirinin davranışından sorumlu olan kişilerin yaşadığı yer veya aynı mescitte ibadet eden cemaatin, aileleri ile birlikte ikamet ettikleri kesim” olarak tanımlamaktadır. Köksal Alver ise mahallenin toplumsal ve kültürel bir birim olma üzerinde durarak, mekana ek olarak insan, kültür ve toplumsal ilişkilerin de mahallenin temel öğeleri içerisinde yer alması gerektiğine vurgu yapmaktadır.

“Mahalle Osmanlı şehir yapısının çekirdeğidir.” diyen Turgut Cansever mahalleye ayrı bir tarihi misyon da yüklemiştir. Ona göre “…Osmanlı İmparatorluğu dünyanın dört bir tarafına ulaşan medeniyet tahayyülünü idari teşkilatın en küçük birimi olan mahallelerden başlatmış ve bu yönü ile mahalleye büyük önem vermiştir.”

İlber Ortaylı göre “Bugünkünün aksine ailenin içinde bulunduğu mahalle veya köy
topluluğu ile etnik-dini bağı vardır, hukuki bağı vardır. Çünkü bu topluluk
halkı birbirinin kefilidir. Nihayet bu topluluk devlet nezdinde bir takım
yükümlülükleri topluca yerine getiren bir birimdir. Mahalle veya köy bir
takım vergilerin tarhında, onların toplanmasında; asayişin sağlanması veya
bayındırlıkla ilgili bazı yükümlülüklerin yerine getirilmesiyle görevli ve
sorumlu birimdir”

Bu tanımlamaları bize geleneksel mahallelerimiz hakkında ufak da olsa bir fikir vermesi adına biraz uzun tuttum. Meraklılarına faydalı olacağını düşünüyorum. Bir sonraki yazıda buluşmak üzere….