38,1002$% 0.23
43,6884€% 0.08
50,9604£% 0.02
4.070,64%0,22
6.698,00%0,22
3223409฿%0.67399
10 Kasım 2023 Cuma
Dünya Müslüman Alimler Birliğine bağlı İçtihat ve Fetva Komitesi, “İşgalci düşmana karşı kapsamlı boykot fetvası” başlığıyla bir açıklama yayımladı.
Açıklamada, “Mübarek Filistin topraklarında 7 Ekim’den bu yana Müslümanlar ile işgalci Siyonist düşman arasında yaşanan şiddetli savaş, Müslümanların toprakları bir olduğundan ümmetin tamamının, savaşan düşmanın gücünü kırmak için var gücüyle kapsamlı bir cihada girişmesini gerektirmektedir.” ifadeleri kullanıldı.
İsrail işgalini sona erdirmek için Müslümanların harekete geçmesi gerektiği kaydedilen açıklamada, “Yöneticiler, yönetilenler, elitler ve tüm Müslümanların birleştiği nokta, kolay ve herkesin erişebileceği kapsamlı bir boykottur.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Açıklamada, İsrail’in ve destekçilerinin boykot edilmesinin önemine ilişkin, “Siyonist düşmanı ve ona yardım edenleri boykot etmek İslam hukukuna göre bir zorunluluktur.” ifadesine yer verildi.
İsrail’e karşı boykotun, “siyaset, diplomasi, ekonomi, medya, turizm, eğitim, spor ve düşmanı zayıflatacak şekilde diğer tüm alanları kapsaması ve İslam ülkeleri ile halklarının düşmanla bağlarını koparması gerektiği” vurgulandı.
Müslüman Alimler Birliğinin fetvasında, İsrail’e karşı kapsamlı boykot yapılmasına ilişkin başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere İslam hukukundan deliller sebepleriyle ortaya konuldu.
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Başkanı Erden, 12. Türkiye Rüzgar Enerjisi Kongresi’nde (TÜREK 2023) AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Ülkede rüzgar santrallerinin çoğunun Batı Anadolu’da olduğunu aktaran Erden, son yıllarda yatırımların Orta Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi’ne doğru da yayıldığını söyledi.
Erden, Türkiye’de rüzgar enerjisi kurulu gücünün 12 bin megavata ulaştığına işaret ederek, bu alanda potansiyelin çok daha yüksek olduğunu dile getirdi.
Karada 120 bin ila 150 bin megavatlık kurulu güç potansiyeli bulunduğuna dikkati çeken Erden, şu ifadeleri kullandı:
“Potansiyelin sadece yüzde 10’undayız. Bunu geliştirmek için kamu ve özel sektörün çok adım atması lazım. Burada en önemli konu mevcut yatırımların hızlı yapılabilmesi. Bunu yapmak için de iki unsur var, önce yatırımcıların izin süreçlerini hızlıca tamamlaması gerekiyor. Çevresel izinleri, imar izinleri, arazi tahsisi ile ilgili izinler gibi birçok izin sürecinin hızlı bir şekilde ilerlemesi lazım. Kamunun yapabileceği öncelikle bunları kolaylaştırmak ve süreçleri çabuklaştırmak. Özel sektörün de bu yatırımların hızlı ilerlemesi için projeleri hızlıca geliştirmesi gerekiyor.”
Erden, 12. Kalkınma Planı kapsamında rüzgar enerjisi kurulu gücünde 5 yılda 18 bin megavat hedeflendiğini anımsatarak, “Bunun yatırım tutarı 5 milyar dolar. Yani yılda 1 milyar dolarlık yatırımdan bahsediyoruz. Biz buna asgari hedef olarak bakıyoruz, inşallah bunun daha üzerinde olacak şekilde yatırımların devam etmesini umuyoruz.” diye konuştu.
Rüzgar sanayii katlanarak büyüyecek
Türkiye’nin rüzgarda Avrupa’nın 5. büyük sanayii olduğu belirten Erden, “Bunun daha yukarı çıkabilmesi için büyük potansiyel var. 12 bin megavatı 15 senede yaptık, ama bunun 2,5-3 katını belki önümüzdeki 10-12 senede yapacağız. Dolayısıyla bu sanayi katlanarak büyümek zorunda kalacak. Büyüyecek potansiyel var, altyapı kuruldu, bu altyapı üzerine yapıyı inşa etmek kaldı.” değerlendirmesini yaptı.
Erden, mevcut depolamalı rüzgar ve güneş kapasitelerinin gelecek yıllarda Türkiye’ye ciddi yabancı yatırımcı getireceğini öngördüğünü dile getirerek, şöyle devam etti:
“Depolamalı projeler rüzgarda 19 bin megavata, güneşte 16 bin megavata ulaşıyor. Toplam 35 bin megavat kapasiteyi konuşuyoruz. Bu yatırımcı için çok ilgi çekici bir şey, yerli ve yabancı yatırımcı bununla ilgileniyor. Önemli olan bundan sonra depolama süreçlerinin, depolama maliyetlerinin ve ekipman maliyetlerinin nasıl gelişeceği, çünkü yatırım maliyetleri ne kadar uygun olursa, projeler o kadar yapılabilir olur. İkincisi de finansman. Önümüzdeki dönemde maliyetler aşağı inerse bu yatırımların hızlı şekilde yapılabileceğini düşünüyorum. Önümüzdeki 2-3 sene proje geliştirme sürecinde geçecek. İzin süreçleri hızlı giderse, finansmanın şu anda pahalı olduğu dönemde projeler geliştirilebilir, 2-3 sene sonra maliyetler düşünce o finansman bu projelerin yapımına destek sağlar.”
Rüzgar enerjisinde karada gösterilen ilerlemenin deniz üstü (offshore) rüzgar enerjisinde de yapılabileceğini kaydeden Erden, Türkiye Ulusal Enerji Planı 2035 kapsamında 5 gigavatlık offshore kurulu güç hedeflendiğine işaret etti.
Erden, şunları kaydetti:
“Offshore rüzgarda türbin kurulunca iş bitmiyor. Deniz üzerinde rüzgar ölçümlerinin, dalga ölçümlerinin, zemin etütlerinin, zemin altı çalışmaların çok iyi şekilde yapılması gerekiyor. Karada rüzgar santrali yatırımı yaparken türbin, santral yatırımının aşağı yukarı yüzde 70-75’i, deniz tarafında ise tersi oluyor. Yüzde 35-40’ı türbin, kalanı ise inşaat, kablo, lojistik maliyetlerden oluşuyor. Dolayısıyla türbin dışı çalışmaların çok iyi şekilde yapılması, karada nereye bağlanacağına kadar çok iyi etüt edilmesi gerekiyor. Bu çalışmalar önümüzdeki yıllarda yapılacak ki ondan sonra Türkiye’de deniz üstü santralleri görelim.
Biz öncelikle şu anda Körfez bölgesinde yapılan çalışmalarla beraber, öncelikle Körfez’den büyük yatırım portföyünün içerisinde offshore projelerine yatırım olacağını öngörüyoruz. Bizim beklentimiz bu süreçten sonra muhtemelen YEKA modeliyle deniz üstünde belli alanların yatırımcıya açılması ve bunların ihale edilmesi. Burada çok önemli bir nokta var. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu projelerin önden geliştirme süreçlerini yürütmeye çalışıyor. Proje geliştirme süreçleri sağlıklı bir şekilde yürütülürse önümüzdeki yıllarda yatırımcıların ihaleye gireceği noktada, belli bir şekilde geliştirilmiş riski düşmüş projeler ihale edilebilir noktaya ulaşır.”
Ayrıca, işletim süresi dolmuş rüzgar enerji santralinin ekipmanlarının geri dönüştürülmesi konusunun yeni başlayan bir süreç olduğunu ifade eden Erden, Türkiye’de bu alanda bir proje geliştirildiğini söyledi.
Erden, son yıllarda teknolojik gelişmelerle ekipmanların tamamını geri dönüştürecek çözümler ortaya konduğunu belirterek, bu projelerin büyüyerek endüstriyelleşmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
İzmir Alsancak Limanı’na önceki gece demirleyen kuru yük gemisine, görevlilerce tıbbi malzemeler ve ambulanslar yüklendi.
Yükleme işleminin tamamlanmasının ardından gemi, Mısır’ın El-Ariş Limanı’na gitmek üzere, limandan ayrıldı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı konuşmada ilaç, tıbbi cihaz, 8 adet sahra hastanesi, 20 ambulans ve tıbbi sarf dahil yaklaşık 500 ton yardım ekipmanının ulaştırılacağını dile getirmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Özbekistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, Yargıtay’ın tutuklu Milletvekili Can Atalay için “hak ihlali” kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararını değerlendirdi.
Yargıtay’ın bir yüksek mahkeme olduğunu kimsenin inkar edemeyeceğini söyleyen Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin bu noktada birçok yanlışları arka arkaya yapar hale geldiğini, bunun da kendilerini ciddi manada üzdüğünü ifade etti.
Şu an itibarıyla Yargıtay’ın aldığı kararın asla bir kenara atılamayacağını, itilemeyeceğini kaydeden Erdoğan, “Anayasa Mahkemesinin kararına karşı Yargıtay da şu anda demiştir ki ‘Sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim ve yüksek mahkeme olarak da şu anda sizinle ilgili bir yaptırımı ben de talep ediyorum.’ Bu talebinin gereğini bekliyor ve bu talebine karşı bunun gereğini yerine getirecek olan merci neresiyse o merciden bu talebini istiyor. Bu parlamentoysa parlamentodan istiyor. ” dedi.
“Benim ülkem yurt dışına kaçmış sapıkların tehdidiyle karşı karşıya kalmamalı”
Erdoğan, “Şimdi Can Atalay’ı alın koyun bir kenara. Bundan önce yine benzer şeyler maalesef oldu. Parlamentomuz da bu konularda ağır hareket ediyor. Yani birçok terörist parlamentoda dokunulmazlıkların kaldırılması süreci geciktiği için kaçtılar, yurt dışına çıktılar. Bunların bu kadar ağır ele alınmaması gerekiyor. Çok seri kararla bu işlerin bitirilmesi lazım. Seri olarak bu adımlar atılmayınca ondan sonra bakıyorsunuz birisi Amerika’da, birisi Almanya’da, birisi Fransa’da meydana çıkıyor. Ondan sonra da oralardan Türkiye’yi tehdit ediyorlar. Benim ülkem yurt dışına kaçmış sapıkların tehdidiyle karşı karşıya kalmamalı, kalamaz.” diye konuştu.
“Buralarda kalkıp da birilerine şirin görünmenin anlamı yok”
Anayasa Mahkemesi’nin bu konuyla ilgili olarak Yargıtay’ın attığı bu adımı hafife almaması gerektiğini ifade eden Erdoğan, “Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar. Bizim birimiz hepimiz, hepimiz birimiz anlayışıyla hareket etmemiz lazım. Buralarda kalkıp da birilerine şirin görünmenin anlamı yok. Son olarak şunu da vurgulamak isterim ki, Anayasa yapma yetkisi Yüce Meclisimizindir ve bu yetkisini devredemez. Kimse de milletin iradesi ile oluşmuş meclisin bu mutlak yetkisine el uzatamaz.” dedi.
“Cumhuriyet Halk Partisi başına kimi getirirse getirsin değişmez”
CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık seçimini kaybetmesine de değinen Erdoğan, şunları söyledi:
“Biz ne dedik? Bay Bay Kemal dedik. Dediğimiz oldu mu? Oldu. Bunu ilk söylediğimiz zaman yapsaydı bu kadar olumsuz olmayacaktı. Ama o zaman durum çok farklıydı. Bunların birbirinden farkı yok. Bunu zaten söyledim. Ne dedim? Al birini vur öbürüne. Biri Demirtaş’a selam gönderiyor. Biri Kavala’ya selam gönderiyor. Aynı şekilde diğeri de onlara selam veriyor. Şimdi bunlar hala Demirtaş’a selam gönderirsem ben güçlenirim havasındalar. Kavala’ya selam gönderirsem güçlenirim diye düşünüyorlar. Yahu güçlenemezsin. Sen de kaybedeceksin. Öbürü de kaybedecek. Eğer bu parti Atatürk’ün partisiyse Atatürk’ün partisinde milli olmayan, yerli olmayan kimse barınamaz ve barınamayacaktır. Şimdi 31 Mart bunun kantarı olacak ve bu kantarda İstanbul, Ankara başta olmak üzere inşallah Cumhur İttifakı gereğini yapacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi başına kimi getirirse getirsin değişmez, değişemez.”
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) eylül ayı işsizlik verilerini açıkladı. Buna göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsizlik oranı yüzde 9.1 oldu. İşsizlik oranı ağustosta yüzde 9.2 seviyesindeydi.
Eylül ayıyla beraber genel işsizlik oranı 5 ay üst üste tek hanede kaldı.
İşsiz sayısı da eylül ayında bir önceki aya göre 46 bin kişi azalarak 3 milyon 168 bin kişiye geriledi.
İstihdam edilenlerin sayısı da bir önceki aya göre 59 bin kişi azalarak 31 milyon 686 bin kişi, istihdam oranı ise 0.2 puan azalarak yüzde 4.3 oldu.
15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0.2 puanlık azalış ile yüzde 16.7’ye düştü.
TÜİK verilerine göre işgücü eylül ayında bir önceki aya göre 105 bin kişi azalarak 34 milyon 854 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0.2 puan azalarak yüzde 53,2 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71.1 iken kadınlarda yüzde 35.6 olarak kayıtlara geçti.
Geniş tanımlı işsizlik olarak da bilinen zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı eylülde bir önceki aya göre 1.2 puanlık azalarak yüzde 21.8 oldu.